ATİLLA İLHAN hayatı ve şiirleri
1925’te Izmir’in Menemen ilçesinde dogdu.Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek ögrenimini yarida birakti, gazete ve dergilerde çalisti. Demokrat Izmir Gazetesi Genel Yayin Müdürlügü ve Basyazarligindan Ankara’da Bilgi Yayinevi Danismanligina geldi (1973-1980). Senaryolarinda Ali Kaptanoglu adini kullandi. Belli basli filmleri: Yalnizlar Rihtimi (Lütfi Akad), Atesten Damlalar (Memduh Ün), Rifat Diye Biri (Ertem Gönenç), Soför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini Istanbul (Aydin Arakon). Simdi Istanbul’da bagimsiz yazar.
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
ELDE VAR HÜZÜN
Söyleşir
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha Kuşlarının
Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
Zamanlar değişti
Ayrılık girdi araya
Hicrana düştük bugün
Ah nerde gençliğimiz
Sahilde savruluşları başıboş dalgaların
Yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
Elde var hüzün
O şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
Sırılsıklam âşık incesaz
Kadehlerin mehtaba kaldırılması
Adeta düğün
Hayat zamanda iz bırakmaz
Bir boşluğa düşersin bir boşluktan
Birikip yeniden sıçramak için
Elde var hüzün
RÜZGAR GÜLÜ
Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim
Sisler utanacak eğilecek
Ağzının ucundan öpeceğim
Saçına kalbimi takacağım
Avcunda bir şiir büyüyecek
Nerede olduğumu bileceğim
Bu çıplak geceler yok mu
Bu plak böyle ağlamıyor mu
Camları kırmak işten değil
Delirecek miyim neyim
Kirpiklerimden mısra dökülüyor
Kenya'da simsiyah yalnızım
Yoksul bir şilepte gemiciyim
Malezya'da yük bekliyorum
Önümden çekilirsen İstanbul görünecek
Nerede olduğumu bileceğim
Gözlerini söndürme muhtacım
Ben senin aydınlığına muhtacım
Yepyeni bir ilkbahar harcayıp
Bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
Rüzgar gülünü arayacağım
Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da
Vinçler yine akşamları indirecekler
Yine karanlığa bulaşacağım
Gözlerin rüzgarda savrulacak
İkimiz iki sap buğday olsak
Sen benim olsan, ben senin olsam
Bir gece vakti aklına gelsem
Uykunu tutsam bırakmasam
Seni kucaklasam, kucaklasam
Birbirimizin kalbini dinlesek
Dünyanın kalbini dinlesek
Büyük ateşler yaksalar
İki güvercin uçursalar
Nerede olduğumuzu bilsek
SANA NE YAPTILAR
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
Söyle ne içersin, çay mı kahve mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
Saçların uzundu, omuzlarına akardı
Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından
Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın
Gülerdin, içimize aylar doğardı
Görünmez dağların arkasından
Eski gülümsemeni beyhude aradım
O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
Bir çay içer misin, yoksa kahve mi
Kibritim yok, demek cigaraya başladın
Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var
Böyle bir kız değildin sen eskiden
Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar?
Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
SİSLER BULVARI
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarıda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı
sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarabda kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarını hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır
simsiyah bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapur uğuldayacak
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu
eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlayamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı
sisler bulvarı'ndan geçmediğim gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum
NE KADINLAR SEVDİM ZATEN YOKTULAR
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Yagmur giyerlerdi sonbaharla bir.
Azicik oksasam sanki çocuktular,
Biraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemistir.
Hayir, sanmayin ki beni unuttular.
Hala arasira mektuplari gelir.
Gerçek degildiler, birer umuttular
Eski bir sarki, belki bir siir
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular.
Yalnizliklarimda elimden tuttular
Uzak fisiltilari içimi ürpertir.
Sanki gökyüzünde birer buluttular,
Nereye kayboldular simdi kim bilir.
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemistir.
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
Gözlerin gözlerime degince,
felaketim olurdu aglardim.
Beni sevmiyordun bilirdim,
bir sevdigin vardi duyardim.
Çöp gibi bir oglan ipince,
hayirsizin biriydi fikrimce.
Ne vakit karsimda görsem,
öldürecegimden korkardim,
felaketim olurdu aglardim.
Ne vakit Maçka'dan geçsem,
limanda hep gemiler olurdu.
Agaçlar kus gibi gülerdi,
bir rüzgar aklimi alirdi.
Sessizce bir cigara yakardin,
parmaklarimin ucunu yakardin,
kirpiklerini egerdin bakardin.
Üsürdüm içim ürperirdi,
felaketim olurdu aglardim.
Aksamlar bir roman gibi biterdi.
Jezabel kan içinde yatardi.
Limandan bir gemi giderdi,
sen kalkip ona giderdin.
Benzin mum gibi giderdin,
sabaha kadar kalirdin.
Hayirsizin biriydi fikrimce,
güldü mü cenazeye benzerdi.
Hele seni kollarina aldi mi;
felaketim olurdu aglardim.
ADIM SONBAHARnasıl iş buher yanına çiçek yağmışerik ağacınınışık içinde yüzüyorneresinden baksan gözlerin kamaşıroysa ben akşam olmuşumyapraklarım dökülüyorusul usul adım sonbahar
AN GELİRan gelirpaldır küldür yıkılır bulutlar gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölüran gelir biter muhabbet çalgılar susar heves kalmaz şatârâbân ölürşarabın gazabından kork çünkü fena kırmızıdır kan tutar / tutan ölürsokaklar kuşatılmış karakollar taranır yağmurda bir militan ölüran gelirömrünün hırsızıdır her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmışan gelir şimşek yalarmasmavi dehşetiyle siyaset meydanını direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölürson umut kırılmıştır kaf dağı'nın ardındaki ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler namlı masal sevdalılarıevvel zaman içinde kalbur saman ölürkubbelerde uğuldar bâkî çeşmelerden akar sinan an gelir -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölürgörünmez bir mezarlıktır zaman şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa / korkudan ölür-tahrip gücü yüksek- saatlı bir bombadır patlar an gelir attilâ ilhan ölür
BELÂ ÇİÇEĞİalsancak garı'na devrildilergece garın saati belâ çiçeğihiçbir şeyin farkında değildilerkalleş bir titreme aldı erkeğielleri yırtılmıştı kelepçeliydilerçantasını karısı taşıyorduhiç kimse tanımıyordu kimdilergece garın saati belâ çiçeğiüçüncü mevki bir vagona bindileranlaşıldı erkeğin gideceğibir şeyden vazgeçmiş gibiydilerbir türlü karısına bakamıyorduayaküstü birer bafra içtilergece garın saati belâ çiçeğişimdiden bir yalnızlık içindeydilerkaranlık gelmişi geleceğibirdenbire sapsarı kesildilervagonlar usul usul kımıldıyordu
MUSTAFA KEMALdağ başını efkâr almışgümüş dere durmaz ağlargözyaşından kana kesmiş gözlerimben ağlarım çayır ağlar çimen ağlarağlar ağlar cihan ağlarmızıkalar iniler ırlam ırlam dövülüraltmış üç ilimiz altmış üç yetimyıllar gelir geçer kuşlar gelir geçerher geçen seni bizden parça parça götürürmustafa'm mustafa kemal'imdiz dövdümgözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyunasakarya'nın suları nâmın söyleşirhemşehrim sakarya öksüz sakaryaankara'dan uçan kuşlarkemal'im der günler günü çağrışırkahrolur bulutlara karışırgök bulut yaşmak bulutuca dağlar dev boyunlu morca dağlardivan durmuş bekleşirmustafa'm mustafa kemal'imnasıl böyle varıp geldin hoşgeldinçıngı kaymış yalazlanmış gözlerinşol yüzünde güneş südü sıcaklıkellerinden öperim mustafa kemalsenin dalın yaprağın biz senin fidanlarınbiz bunları yapmadıksen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemalelsiz ayaksız bir yeşil yılanyaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemalhani bir vakitler kubilay'ı kestilerçün buyurdun kesenleri astılarsen uyudun asılanlar dirildimustafa'm mustafa kemal'imkaralar kuşanmış karadeniz akmam diyordokunmayın ağlamaktan bıkmam diyorbu gece kıyamet gecesi bu vapur bandırma vapuruyattığı yer nur olsun mustafa kemalben ölümden korkmam diyorkorkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldudeğirmen döndü dolandı yıllar oldubir kusur işledik bağışlar mı kimbiliro bize öğretmedi kazan kaldırmasınıgünahı vebali öğretenin boynunaerdirip oldurana ana ***** sövmesiniyüreğim kırıldı kanım kuruduvar git karadeniz var git başımdanmızıka çalındı düğün mü sandınbir yol koyup gideni gelir mi sandınmustafa'm mustafa kemal'imankara'nın taşına baktut ki baktım uzar gider efkârımçayır ağlar çimen ağlar ben ağlarımgözlerimin yaşına bakankara kalesi'nde rasattepe'debir akça şahan gezer dolanıryaşın yaşın mezarını aranırşu dünyanın işine bakmustafa'm mustafa kemal'im
SULTAN-I YEGÂHşamdanları donanınca eski zaman sevdalarınınbaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhınnemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhıngizemli kanatları ruhta ölüm karanlığınınbaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhınyansıyan yaslı gülüşmelerdir karasevdalı sudabülbüller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusundaeylem dağılmış gönül tenha çalgılar kış uykusundaölümün tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa dabaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhınbir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksakçünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsaksu yasak rüzgâr yasak açık kapılar yasakbelki bu karanlıkta yasakları yasaklasakbaşlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
CİNAYET SAATİhaliç'te bir vapuru vurdular dört kişidemirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordudört bıçak çekip vurdular dört kişiyemyeşil bir ay gökte dağılıyordudeli cafer ismail tayfur ve şaşımaktulün onbeş yıllık arkadaşıüçü kamarot öteki aşçıbaşıdört bıçak çekip vurdular dört kişicinayeti kör bir kayıkçı gördüben gördüm kulaklarım gördüvapur kudurdu kuduz gibi böğürdühiç biriniz orada yoktunuzdemirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyorduon üç damla gözyaşını saydımallahına kitabına sövüp saydımşafak nabız gibi atıyordusarhoştum kasımpaşa'daydımhiç biriniz orada yoktunuzhaliç'te bir vapuru vurdular dört kişipolis kaatilleri arıyordudeli cafer ismail tayfur ve şaşıüzerime yüklediler bu işisarhoştum kasımpaşa'daydımvapuru onlar vurdu ben vurmadımcinayeti kör bir kayıkçı gördüben vursam kendimi vuracaktım
YAĞMUR KAÇAĞIelimden tut yoksa düşeceğimyoksa bir bir yıldızlar düşecekeğer şairsem beni tanırsanyağmurdan korktuğumu bilirsengözlerim aklına gelirseelimden tut yoksa düşeceğimyağmur beni götürecek yoksa benigeceleri bir çarpıntı duyarsantelâş telâş yağmurdan kaçıyorumsarayburnu'ndan geçiyorumakşamsa eylül'se ıslanmışsambeni görsen belki anlayamazsıniçlenir gizli gizli ağlarsıneğer ben yalnızsam yanılmışsamelimden tut yoksa düşeceğimyağmur beni götürecek yoksa beni